E-TİCARET 

HUKUKU

 

 

 

 

 

 

 

 

ELEKTRONİK TİCARET VE  E- TİCARET HUKUKU NEDİR ?

 

Teknolojinin gelişmesi ve internetin  hayatımıza hızlı bir şekilde girmesiyle birlikte bireyler, uzaktan bir şekilde ihtiyaç duyduğu mal ve ürünleri satın alabilmektedirler. Bu hızlı ve kolay alışveriş neticesinde pek tabii belli başlı sorunların çıkması doğaldır. Vuku bulan bu sorunlar hukuk hayatına belirli şekillerde yansıtılmıştır. Bu sorunlara çözüm olarak da birden fazla hukuki yollara başvurma hakkı ve bunlar arasında seçim yapma hususu söz konusu olmuştur. 

 

Elektronik Ticaret, sözleşme kurmak isteyen tarafların fiziki olarak bir araya gelmesine gerek olmadan teknolojiden faydalanarak uzaktan kurulan her türlü ticari ilişkidir. Elektronik ticaret, İnternet olmadan önce eski zamanlarda da uygulanabilir bir özelliği bulunmaktaydı. Bireyler, faks, telgraf gibi kitle iletişim araçlarını kullanarak birtakım mal ve hizmetlerini satıcı ile yüz yüze gelmeden halletmek mümkündü. Artık internetin hayatımıza hızlı bir şekilde girmesiyle diğer kitle iletişim araçları kullanım olarak daha arka planlarda kalmıştır.

 

E- Ticaret Hukuku, sanal bir ortam üzerinden yapılan alışveriş ve hizmetlerde uyulacak temel kurallar bütününü temsil eden bir hukuk dalıdır. Bu temel kurallar hem kamu hem de özel hukuk kuralları ile karma bir yapıdadır. Hiç kuşsuz ki diğer hukuk dallarıyla da bağlantılıdır. 

 

Devlet çoğu zaman İnternet alışverişlerde büyük rol alırken bazı hususlarda etkin olmaz. İşte bu durumlarda en temel mevzuat olan TKHK ve belli  başlı yönetmelikler taraflar arasındaki hukuki ilişkiye uygulanır hüküm bulunmayan durumlarda özel hukuk ilişkilerine uygulanan temel mevzuatımız da olan TBK 'un özel ve genel hükümleri doğrudan veya kıyasen uygulanır. Buna örnek verecek olursak kişisel verileri ihlal durumunda devletin buna ilişkin müdahaleleri daha etkin olmaktadır böylece kişisel veriler daha güvenli bir şekilde korunmuş olamkatadır.

 

E- TİCARET HUKUKUNDA BAŞVURABİLECEĞİMİZ TEMEL MEVZUATLAR NELERDİR ?

 

Sanal ortamda hukuki ilişkinin kurulmasıyla birlikte uyuşmazlıkların da olması kaçınılmaz oldu. Böylece mesafeli satış sözleşmesinde meydana gelen sorunlara ilişkin olarak hukuki çözüm yöntemleri uygulanmaya başlanmıştır. E ticarette uygulanan temel mevzuatlar şu şekildedir:

 

E-TİCARETE İLİŞKİN TÜRK MEVZUATI

 

- 15/02/2019 tarih ve 30687 sayılı Resmi Gazetede Ticaret Bakanlığınca yayımlanan  “Elektronik Ticarette Hizmet Sağlayıcı Ve Aracı Hizmet Sağlayıcılar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”

 

- 15/02/2019 tarih ve 30687 sayılı Resmi Gazetede Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan yayımlanan " Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde  Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ "


- 15/02/2019 tarih ve 30687 sayılı sayılı Resmi Gazetede Ticaret Bakanlığınca yayımlanan    " Elektronik Ticaret Bilgi Sistemi Ve Bildirim Yükümlülükleri Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ "

 

- 01/11/2018 tarih ve  30582 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan " Veri sorumluları ve veri işleyenler tarafından ilgili kişilerin e-posta adreslerine veya SMS ya da çağrı ile cep telefonlarına reklam bildirimleri/aramaları yönlendirilmesinin önüne geçilmesini teminen ilke kararı alınması" hakkında karar

 

- 10/03/2018 tarih ve  30356 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan " Veri Sorumlusuna Başvuru Usul Ve Esasları Hakkında Tebliğ"

 

- 31/01/2018 tarihli ve 2018/1 Sayılı Yüksek Planlama Kurulu Kararı 6 Şubat 2018 tarih ve 30324 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan e-İhracat Stratejisi ve Eylem Planı (2018-2020)  ile ilgili Tebliğ

 

- 31/01/2018 tarih ve  30318 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan " Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde  Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ "

 

- 30/12/2017 tarih ve  30286 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan " Veri Sorumluları Sicili Hakkında Yönetmelik "

 

- 28/10/2017 tarih ve  30224 sayılı Resmi Gazetede Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca yayımlanan " Kişisel Verilerin Silinmesi, Yok Edilmesi veya Anonim Hale Getirilmesi Hakkında Yönetmelik "

- 11/08/2017 tarih ve  30151 sayılı Resmi Gazetede Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca yayımlanan "Elektronik Ticaret Bilgi Sistemi ve Bildirim Yükümlülükleri Hakkında Tebliğ"

 

- 06/06/2017 tarih ve  30088 sayılı Resmi Gazetede Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca yayımlanan "Elektronik Ticarette Güven Damgası Hakkında Tebliğ"

 

- 07/04/2016 tarih ve  29677 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6698 Sayılı "Kişisel Verilerin Korunması Kanunu"

 

- 26/08/2015 tarih ve 29457 Sayılı Resmi Gazetede Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca yayımlanan “Elektronik Ticarette Hizmet Sağlayıcı ve Aracı Hizmet Sağlayıcılar Hakkında Yönetmelik”

 

- 15/07/2015 tarih ve 29417 Sayılı Resmi Gazetede Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca yayımlanan “Ticari İletişim ve Ticari Elektronik İletiler Hakkında Yönetmelik”

 

- 31/01/2015 tarih ve 29253 Sayılı Resmi Gazetede Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca yayımlanan “Finansal Hizmetlere İlişkin Mesafeli Sözleşmeler Yönetmelik”

 

- 27/11/2014 tarih ve 29188 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "Mesafeli Sözleşmeler Yönetmelik"

 

- 05/11/2014 tarih ve 29166 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6563 Sayılı “Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun”

 

- 10/11/2008 tarih ve  27050 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5809 Sayılı "Elektronik Haberleşme Kanunu"

 

- 30/11/2007 tarih ve  26716 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesine Dair Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik"

 

- 04/05/2007 tarihli ve 26530 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan  5651 Sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun”

 

- 23/01/2004 tarih ve  25355 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5070 Sayılı "Elektronik İmza Kanunu"

 

- 08/03/1995 tarih ve  22221 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4077 Sayılı "Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun

 

Temel olarak bilinmesi gereken en önemli kaynak 6563 Sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'dur. Uygulama alanı olarak daha geniş bir alana sahiptir. Bu kanun, 23 Ekim 2014 Tarihinde kabul edilmiştir ve 5 Kasım 2014 Tarihinde Resmi Gazete yayınlanırken 1 Ocak 2015 Tarihinde yürürlüğe girerek sanal ortamda etkin bir yere sahip olmuştur. Bu kanun sadece mesafeli satış sözleşmesindeki uyuşmazlıkları çözmek amacıyla getirilen bir düzenleme olduğundan dolayı başka alanlarda meydana gelen uyuşmazlıklara uygulanmaz. Bu durum kanun 1. Maddesinde açık olacak biçimde yer almıştır.

 

Kanunun kapsama alanı, kanun 1.Maddesindeki 2. Fıkra hükmü ile açıklık getirilmiştir. Şöyle ki:"Bu Kanun, ticari iletişimi, hizmet sağlayıcı ve aracı hizmet sağlayıcıların sorumluluklarını, elektronik iletişim araçlarıyla yapılan sözleşmeler ile elektronik ticarete ilişkin bilgi verme yükümlülüklerini ve uygulanacak yaptırımları kapsar." Kanun, uygulanacak durumları sınırlı bir şekilde belirterek düzenleme alanı belirlenmiştir.

 

MESAFELİ SATIŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR ?

 

29188 Sayılı Mesafeli Satışlar Yönetmeliğinde bu sözleşmenin tanımı yapılmıştır. Satıcı veya sağlayıcı ile alıcının eş zamanlı fiziksel varlığı olmaksızın, mal veya hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde, taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu ana kadar ve kurulduğu an da dahil olmak üzere uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmeleri ifade etmektedir. 

 

MESAFELİ SÖZLEŞMESİNİN KURULMASINDA GEREKEN UNSURLAR NELERDİR ?

 

Hukuki bir ilişki kurulurken temel olarak belli şartların bir araya gelmesi gerekir. Bu unsurlar hukuki ilişkiyi meydana getiren kurucu unsurlar olabileceği gibi kurulan hukuki ilişkinin geçerli olabilmesi için olması gereken birtakım unsurları da barındırması nedeniyle geçerlilik unsurları taşıması gerekir.

 

Taraflar arasında bir sözleşme kurulabilmesi için gereken kanuni şartlar şunlardır ;


1)Hukuki ilişkide en az iki tarafın olması,


2)Karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları olması, irade açıklaması açık olabileceği gibi örtülü bir şekilde de olabilmektedir,


3)Sözleşmenin konusu,


4)Sözleşmede taraflarca kararlaştırılan bedel,

 

Bu şartlara haiz olan bir hukuki ilişkide taraflar arasında bir sözleşme kurulmuştur diyebiliriz. Tarafların yaptıkları sözleşmenin hangi ortamda yapacakları önem taşımayacaktır. Yüz yüze yapılan bir sözleşme olabileceği gibi sanal ortamda yapılan bir sözleşme de olabilmektedir. Açıklamak istediğimiz husus bir mesafeli satım sözleşmesi olduğundan daha çok sanal ortamlarda vuku bulan hukuki ilişkiler ele alınacaktır. Mevzuatımızda kural olarak şekil serbestliği olmasından dolayı bir hukuki ilişki kurulurken yazılı ya da sözlü yapılması fark etmeyecektir. Yazılı olması kural olarak sadece hukuki ilişkinin ispatında önem taşıyacaktır. Taraflar, kendi aralarında şekil şartını sözleşmenin kurucu unsuru haline getirdikleri zaman ya da kanunda o hukuki ilişkinin kurulması belli şekil şartlarına bağlanmışsa işte bu durumlarda şekle uyulmadan yapılan sözleşme geçerlilik şartına haiz olmadığı için kesin hükümsüzlük ile sonuçlanır.

 

Mesafeli satış sözleşmesi, hukuki ilişkinin farklı bir bağlamda yapılması sözleşmenin hukuki şartlarında herhangi bir değişikliğe neden olmayacaktır. Taraflar arasında yapılmak istenen sözleşme, karşılıklı olarak yapılan uygun irade beyanları ile birlikte uzaktan sözleşme geçerlilik şartlarına da haizse mesafeli satış sözleşmesi kurulmuş olacaktır. Sadece diğer özel hukuk sözleşmelerinden ayıran temel fark, tarafların hukuki statüleri olacaktır. 

 

Mesafeli satış sözleşmesinin kurulabilmesi olması gereken unsurlar şu şekildedir;


1)Hizmet alan ve hizmeti sağlayan taraflar


2)Mal veya hizmetin uzaktan yani sanal bir ortam kullanılarak yapılması


3)Uzaktan iletişim araçları kullanılarak bir neticenin gerçekleştirilmek istenmesi


4)Sözleşme konusu olan mal ya da hizmet sağlama


5)Alıcının ödemesi gereken bedel

 

Bu şartların birlikte sağlanması ile mesafeli satış sözleşmesi kurulmuş olacaktır.

 

E- TİCARET SÖZLEŞMESİNİN TARAFLARI KİMLER OLABİLİR ?

 

Her sözleşme ilişkisinde muhakkak belli sayıda gerçek ya da tüzel kişilerin bulunması gerekmektedir. En az iki tarafın bir araya gelmesiyle hukuki ilişkinin kurulmasına zemin hazırlanır. Tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde her iki taraf hem alıcı hem satıcı vasfını taşımaktadır. Mesafeli satış sözleşmeleri de tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme vasfı taşımasından ötürü iki taraf açısından hem borç hem de bir haktan bahsetmek mümkündür. Mesafeli satış sözleşmelerinin taraflarına bakacak olursak şu şekilde karşımıza çıkar: 


1)Kararlaştırılan malın edimini gerçekleştiren satıcı


2)Belli bir hizmet sağlayan sağlayıcı


3)Sözleşmenin karşı tarafını oluşturan alıcı konumundaki tüketici veya tacir 

 

Kamu tüzel kişileri de bünyesinde barındıran ticari ve mesleki amaçlarla harekete geçip alıcıya kaliteli bir hizmet sunan ya da hizmet sunan kişinin adına veya hesabına yönelik olarak işlem tesis eden gerçek ya da tüzel kişi olarak hizmeti sağlayan sağlayıcı iken, yine aynı şekilde kamu tüzel kişiliğe yer veren ticari ve mesleki amaçlarla hareket edip mal sunan ya da mal sunan kişinin adına veya hesabına yönelik hareket eden gerçek ya da tüzel kişiye satıcı denilir. Sözleşmenin karşı tarafını oluşturan alıcıda da hizmetten bizzat yararlanan ticari ve mesleki amaçlarla harekete geçmeyen gerçek ya da tüzel kişi olmaktadır. Ayrıca tıpkı satıcı gibi bu hukuki ilişkiden alıcı sıfatıyla kar elde amacı taşıyan gerçek veya tüzel kişi tacirlerden de söz edilebilir.

 

Mesafeli satış sözleşmeleri, tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Satıcı vasfına haiz olan kişinin borcu taraflar arasında kararlaştırılan nitelik ve kalitedeki malın edimini sağlamak, yapılması istenen hizmet edimini sağlayıcı üstlenirken, alıcı vasfına sahip olan gerçek veya tüzel kişinin borcu ise edim karşılığında belli miktarda bir bedel ödemektir. 

 

Uygulamada sık olarak rastlanan finansal hizmetli sözleşmelere ilişkin olarak bir yargıtay kararımız şu şekildedir:Hukuk Genel Kurulu 2017/2348 E.  ,  2019/82 K."6502 sayılı TKHK’nın 49’uncu maddesi “Finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmeler” başlığı altında finansal hizmetlerin, her türlü banka hizmeti, kredi, sigorta, bireysel emeklilik, yatırım ve ödeme ile ilgili hizmetleri ifade edeceği, finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşme, finansal hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde, sağlayıcı ile tüketici arasında uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmeler olduğu belirtilmiştir. Tüketici sözleşmesinde iki taraf mevcut olup, zıt amaçların güdülmesi gerekmektedir. Başka bir anlatımla satıcı ve sağlayıcı tanımında da yer verildiği gibi satıcı ve sağlayıcının işlem yaparken ticari veya mesleki amaçlarla hareket etmesi, karşısında yer alan kişinin ise bunun tersine bir amaçla yani ticari veya mesleki olmayan amaçla (kâr elde etme amacı olmaksızın) hareket etmesi gerekir (Aydoğdu, M.; Tüketici Hukuku Dersleri, Ankara 2015, s. 59,60). Tüketici mahkemesinin görevli olması için öncelikle uyuşmazlığın bir tüketici uyuşmazlığı olması gerekir. Hangi tür uyuşmazlıkların tüketici uyuşmazlığı olduğu ise dava konusu işlem veya uygulamanın taraflarından birinin tüketici, diğerinin ise girişimci/satıcı/sağlayıcı olmasına göre belirlenmektedir (Topuz, G.; Tüketici Mahkemeleri, Ankara 2018, s.37). Yapılan bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlığa gelindiğinde, her ne kadar 6502 sayılı TKHK’nın 49’uncu maddesi finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmeler yatırım hizmetlerini de tüketici hukuku kapsamı içine almış olsa da, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin konu ve kapsamının belirleyen “B” bendinde açıkça bu sözleşme çerçevesinde gerçekleştirilecek yatırım işlemlerinin “ticari amaçlı” olduğu belirtilmiştir. Dava konusu sözleşme geçerli ve taraflar için bağlayıcıdır. Yukarıda açıklandığı üzere bir işlemin tüketici hukukuna tabi sayılabilmesi için tüketicinin ticari veya mesleki amaçla hareket etmemesi şart olup, eldeki davaya konu sözleşmenin ticari amaçla yapıldığının açıkça belirtilmiş olmasına göre uyuşmazlığın çözümünde tüketici mahkemeleri görevli sayılamaz. Hâl böyle olunca yerel mahkemenin ticaret mahkemelerinin görevli olduğu yönündeki direnme kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, bir kısım üyeler tarafından eldeki davada taraflar arasında 6502 sayılı TKHK’nın 49’uncu maddesinde belirtilen finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmenin bulunduğu, yatırımcı ile tüketicinin kesiştiği noktada davacının tüketici hukuku kapsamında korunması gerektiği, bu kapsamda davacının tüketici, davalının sağlayıcı olduğu, bu sebeple 6502 sayılı TKHK’nın 73/1 ve 83/2’nci maddeleri gereğince tüketici mahkemelerinin görevli olduğu, öte yandan taraflar arasındaki sözleşmede ticari amaçla kaldıraçlı işlemlerin yapılacağı belirtilmiş ise de tacir olmayan bir kimse için ticari amaçlarla bu işlemin yapılmış olduğundan söz edilemeyeceği belirtilerek direnme kararının usul ve yasaya aykırı olduğundan bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir. Tüm bu nedenlerle yerel mahkemenin yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir."

 

MESAFELİ SATIŞ SÖZLEŞMESİNDE ALICININ HAKLARI NELERDİR ?

 

Kanun koyucu kural ve ilkeleri düzenlerken temel olarak baz aldığı durumlar vardır. Bu da hukuki ilişkide yer alan zayıf tarafı korumaktır. Böylece kanun her zaman zayıf tarafı koruyucu önlemler almaktadır. Bu yüzden belli başlı kurallar konulmuştur. Mesafeli satış sözleşmedeki ilişkide zayıf olan taraf alıcı olduğundan hakları da kanun, geniş bir şekilde ele almıştır. Bu haklar şu şekildedir:

 

1. Satıcı veya Sağlayıcının Alıcıyı Ön Bilgilendirme Yükümlülüğü

 

Mesafeli satış sözleşmesi, taraflar arasında hukuki ilişki kurulmadan ya da mal veya hizmet fiiline yönelik kendisine yapılan herhangi bir teklifi kabul etmeden önce alıcıya, satıcı veya sağlayıcı tarafından sözleşme hakkında detaylı bir bilgi verme yükümlülüklerine uyarak kendisini doğru bir şekilde yönlendirmeleri gerekir. 29188 sayılı Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği‘nin 5. Maddesinde yer alan konularda alıcıya ön bilgi verilerek daha kaliteli bir hizmet sunulmuş olur.

 

Alıcıyla kurulacak olan sözleşmenin temel olarak niteliğini belirleyen hususlar hakkında örneğin; sözleşme konusu hakkında yeteri kadar bilgi vermeme ya da yanlış bilgi verme durumlarında sözleşme hiç yapılmamış sayılacaktır. Örnek vermek gerekirse yine; x alışveriş sitesinden alınan malın satıcı ya da sağlayıcın ad, soyad veya tüzel kişi olması karşısında mersis numarasının olmaması halinde sözleşme hiç yapılamamış sayılacaktır. Başka bir örnekte ise internet sitesinde teslimatın nasıl yapılacağına dair herhangi bir ibare olmaz ya da alıcıya yüklenen ilave masraflar gösterilmezse sonradan bedelin aslında daha fazla olduğu iddiası ileri sürülerek daha fazla miktar ödeneceğinin söylenmesi sözleşmeyi yapılmamış sayacaktır. Sözleşmenin kurulduğunu iddia eden satıcı ya da sağlayıcı bu iddialarını ispat yükü altında olacaklardır.Alıcının, kanunda sıralanan yöntemlerden hangisine yönelik olarak işlem tesis etmişse bu durumda satıcı ya da sağlayıcı tarafından seçilen yönetimin eksiksiz bir şekilde yapıldığına ilişkin olarak teyit maksadıyla girilen bilgileri kontrol etmeleri gerekir. Aksi halde sözleşme hiç kurulmamış olacaktır.

 

Alıcı ile satıcı arasında var olan alışveriş ilişkisini, karşılıklı irade beyanıyla bağlayan onayla butonu öncesinde yine bilgilendirici bir mesaj yazılı olmak zorundadır. Sipariş onaylamanın amacı alıcı nezdinde ödeme yükümlüğünün doğmasından kaynaklanmaktadır. Bu yükümlülüklerine uymayan satıcı ya da sağlayıcı buna katlanmak zorunda kalırlar. Alıcıya bilgilendirme yapılmaz ise sipariş hukuken alıcıyı bağlamaz.

 

Alıcı ile mesafeli satış sözleşmesi yapılmak istendiği zaman satıcı ya da sağlayıcı tarafından kendisi her iletişim kurulacağı durumda satıcı ya da sağlayıcının kendilerini tanıtmaları icap olunur. Eğer bir başkasının adına veya hesabına alıcı aranıyorsa bu kişinin kimliğini ve yapılan görüşmenin bir ticari amaçla yapıldığına açık ve net bir şekilde alıcıya izah etmeleri gerekir.

 

Satıcı ya da sağlayıcı, gereken tüm durumlarda; kullanılmakta olan uzaktan iletişim aracına uygun olarak  en az on iki punto büyüklüğünde, anlaşılabilir bir dilde, açık, sade ve okunabilir bir şekilde  yazılı olacak biçimde alıcıyı bilgilendirmek zorundadır.

 

2. Mesafeli Sözleşmede Cayma Hakkı

 

Sözleşme kurulduktan sonra ya da satıcının malı teslim etme borcunu ifa ettikten belli bir süre sonra alıcının kendisine yapılan ifayı kabul etmeme haline sözleşmeden cayma denilir. Cayma hakkının kullanılmasıyla birlikte her iki taraf açısından da hak ve borçlar sona erecektir. Mesafeli satış sözleşmesinde de aynı durum geçerlidir. Cayma hakkı;alıcının, satıcı ya da sağlayıcı ile arasında sözleşme kurulduktan 14 gün içinde ya da satıcı veya sağlayıcı tarafından kararlaştırılan malın teslimi ya da hizmetin ifasından 14 gün içinde herhangi bir sebeple gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödenmeksizin sözleşmeden cayma hakkını  kullanmasıyla taraflara yüklenen borç ve yükümlülüklerinin sona ermesidir. Herkes aldığını geri vermekle yükümlü olur. Sebebin haklı olmasını kanun aramamıştır. Sözleşmede ceza şartın ödeneceğine ilişkin bir hüküm konulamaz. Cayma hakkından önceden yapılan feragatler de geçerli değildir.

 

Sözleşme konusu, bir hizmetin ifasına yönelik olursa o zaman cayma süresi sözleşmenin kurulduğu günden itibaren başlar. Mal teslimine ilişkin olarak yapılan sözleşmelerde ise alıcıya veya alıcı tarafından belirlenen üçüncü kişinin malı teslim almasıyla birlikte hak düşürücü süre işlemeye başlar. Satıcı ya da sağlayıcının, alıcı ile sözleşmeyi kurmalarından mal veya hizmetin ifasına kadar cayma hakkı kullanılabilir.

 

Alıcı, sonradan cayma hakkını kullanmak isterse bu durumda ek'te verilen formu kullanabileceği gibi açık bir beyan şeklinde de hakkını iletebilir. Satıcı ya da sağlayıcı tarafından alıcının kolay bir şekilde cayma hakkını kullanabilmesi için kendi sayfasında verilmiş olan bir seçeneği işaretlemek suretiyle de bu hakkını kullanabilir. Alıcılar, gönderdikleri bu beyanların satıcı ya da sağlayıcıya ulaşıp ulaşmadığına ilişkin olarak gönderilen beyanları teyit edip ona göre bunu konuyla ilgili diğer hukuki haklarını kullanabilirler.

 

Yapılacak olan satışlar, sesli iletişim yolu kullanılarak sözleşmenin kurulması istendiği durumlarda satıcı ya da sağlayıcı tarafından EK'te yer alan formu alıcının kendisine bizzat ulaştırılması gerekmektedir. Bu formun gönderilme süresi de sözleşme konusu bir malın teslimi ise en geç malın teslimi ya da sözleşmenin konusu hizmetin ifası ise hizmet ifasına kadar bu yükümlülüklerine uymaları gerekmektedir. Alıcının bu gibi satışlarda iki tür seçim yolu bulunmaktadır.


1)EK'te yer alan formun kendisine gönderilmesini beklemek


2)Yukarıda açıkladığımız yollardan birini kullanarak sözleşmeden cayma hakkını kullanabilir.

 

Sözleşmeden cayma hakkını kullanan alıcıya yönelik olarak, satıcı ya da sağlayıcı tarafından kendisine bu sürelerde cayma hakkının kullanılmadığı ya da hiç kullanmadığı iddiası izafe edilirse bu durumda alıcı, cayma hakkını kullandığını ispatla yükümlüdür.

 

Satıcı ya da sağlayıcı, alıcıyı gerektiği şekilde bilgilendirmediği durumda 14 günlük cayma süresine bağlı olmadan herhalde cayma süresinin bittiği tarihten itibaren 1 yıl sonra cayma hakkı bu süre içinde kullanılmadığı zaman sona ermiş olur. Bu 1 yıllık sürede satıcı ya da sağlayıcı tarafından gereken bilgilendirme yapıldığı durumda, 14 günlük cayma süresi bilgilendirmenin alıcıya yapılmasından itibaren işlemeye başlar. Böylece kanun koyucu taraflar arasında menfaat eşitliği sağlayarak sözleşmenin ayakta kalabilmesi için satıcı ya da sağlayıcı tarafa son bir hak daha verme gereği duymuştur.   

 

Bazı istisnalar saklı kalmak koşuluyla, alıcı cayma hakkını kullandıktan sonra üçüncü kişi ile  yapılan yan sözleşmeler de kendiliğinden sona erer. Alıcı, belli başlı yükümlülüklerine uygun davranması koşuyla herhangi bir tazminat, masraf veya cezai şart ödeme sorumluluğu yoktur. Satıcı ya da sağlayıcı tarafından yan sözleşmenin tarafı olan üçüncü kişiye alıcının mesafeli satış sözleşmesinden caydığını derhal bildirmek zorundadır.

 

Taraflar kendi aralarında aksini kararlaştırmadıkları müddetçe aşağıda vermiş olduğumuz bazı tip sözleşmelerden cayamaz. Aksi kararlaştırabilir olduğundan dolayı emredici bir hüküm değildir. Bu sözleşmeler şu şekildedir:

 

1) Fiyatı finansal piyasalardaki dalgalanmalara bağlı olarak değişen ve satıcı veya sağlayıcının kontrolünde olmayan mal veya hizmetlere ilişkin sözleşmeler.

 

2) Alıcının istekleri veya kişisel ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanan mallara ilişkin sözleşmeler.

 

3) Çabuk bozulabilen veya son kullanma tarihi geçebilecek malların teslimine ilişkin sözleşmeler.

 

4) Tesliminden sonra ambalaj, bant, mühür, paket gibi koruyucu unsurları açılmış olan mallardan; iadesi sağlık ve hijyen açısından uygun olmayanların teslimine ilişkin sözleşmeler.

 

5) Tesliminden sonra başka ürünlerle karışan ve doğası gereği ayrıştırılması mümkün olmayan mallara ilişkin sözleşmeler.

 

6) Malın tesliminden sonra ambalaj, bant, mühür, paket gibi koruyucu unsurları açılmış olması halinde maddi ortamda sunulan kitap, dijital içerik ve bilgisayar sarf malzemelerine ilişkin sözleşmeler.

 

7) Abonelik sözleşmesi kapsamında sağlananlar dışında, gazete ve dergi gibi süreli yayınların teslimine ilişkin sözleşmeler.

 

8) Belirli bir tarihte veya dönemde yapılması gereken, konaklama, eşya taşıma, araba kiralama, yiyecek-içecek tedariki ve eğlence veya dinlenme amacıyla yapılan boş zamanın değerlendirilmesine ilişkin sözleşmeler.

 

9) Elektronik ortamda anında ifa edilen hizmetler veya alıcıya anında teslim edilen gayrimaddi mallara ilişkin sözleşmeler.

 

10)Cayma hakkı süresi sona ermeden önce, alıcının onayı ile ifasına başlanan hizmetlere ilişkin sözleşmeler.

 

Cayma beyanında bulunurken gönderilen EK formda yazılması gereken unsurlar şu şekildedir:

 

  • Kime: (Satıcı veya sağlayıcı tarafından doldurulacak olan bu kısımda satıcı veya sağlayıcının ismi, unvanı, adresi varsa faks numarası ve e-posta adresi yer alacaktır.)
  • Bu formla aşağıdaki malların satışına veya hizmetlerin sunulmasına ilişkin sözleşmeden cayma hakkımı kullandığımı beyan ederim.
  • Sipariş tarihi veya teslim tarihi:
  • Cayma hakkına konu mal veya hizmet:
  • Cayma hakkına konu mal veya hizmetin bedeli:
  • Alıcının adı ve soyadı:
  • Alıcının adresi:
  • Alıcının imzası: (Sadece kağıt üzerinde gönderilmesi halinde)
  • Tarih:

 

Cayma hakkına ilişkin olarak bir yargıtay kararımız şu şekildedir:

3. Hukuk Dairesi 2020/5130 E.  ,  2021/6041 K. "Davacı, 27.01.2015 tarihinden mesafeli satış sözleşmesi ile davalıdan aldığı tatil paketini içeren sözleşmenin feshini ve ödediği 4.500,00-TL’nin iadesi istemiyle eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, davalı ile davacı arasında davacının internet sitesi üzerinden yapılan mesafeli satış sözleşmesi ile konaklama hizmeti satın alındığı, yapılan sözleşmede davacı tarafından bildirilen otelde oda müsaitliğine göre konaklama imkanının ilk gelen hizmeti önce alır prensibi gözetilerek satıldığı ve belli tarih aralıklarında ancak bu hizmetin kullanılabileceğinin belirtildiği, söz konusu sözleşmede cayma süresi usulüne uygun bildirilmiş ise de yapılan sözleşmede satılan hizmetin niteliği ve dosya kapsamına uygun bilirkişi raporunda açıklandığı üzere yasal koşullar gözetildiğinde davacı tüketicinin tecrübe ve muayenesinden itibaren belirtilen sürede cayma hakkını kullanabileceği, bu halde davacı tarafından yukarıda bildirilen kullanım şartları itibari ile haksız şart içeren sözleşmeden dönme hakkının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Oysa ki taraflar arasında imzalanan sözleşmenin mesafeli satış sözleşmesi olduğu ve 6502 sayılı Yasanın 48/4. maddesinde “Tüketici, on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkına sahiptir. Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre içinde satıcı veya sağlayıcıya yöneltilmiş olması yeterlidir. Satıcı veya sağlayıcı, cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür. Tüketici, cayma hakkı konusunda gerektiği şekilde bilgilendirilmezse, cayma hakkını kullanmak için on dört günlük süreyle bağlı değildir. Her hâlükârda bu süre cayma süresinin bittiği tarihten itibaren bir yıl sonra sona erer. Tüketici, cayma hakkı süresi içinde malın mutat kullanımı sebebiyle meydana gelen değişiklik ve bozulmalardan sorumlu değildir.” yazılıdır. Dosyanın ve davada dayanılan sözleşmenin incelenmesinden davalı şirketin davacı tüketiciyi “cayma hakkı konusunda” bilgilendirmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının 14 günlük süre ile bağlı olduğundan söz edilemez. Hal böyle olunca tüketici cayma süresinin bitiminden itibaren 1 yıllık süre içerisinde dava açarak sözleşmeden dönebilir. Eldeki davada da davacı, yasanın öngördüğü bir yıllık süre içerisinde bu davayı açtığına göre davanın kabulü gerekir. Mahkemece, bu gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir."

 

Hukuk Genel Kurulu  2018/544 E.  ,  2018/1421 K.

"…Taraflar arasında yapılan devre tatil sözleşmesi yasanın tanımını yaptığı 8. ve 9. maddelerinde belirlenen kapıdan satış niteliğinde olduğu kuşkusuzdur. Kapıdan satışlar işyeri, fuar, panayır gibi satış mekanları dışında önceden mutabakat olmaksızın yapılan tecrübe ve muayene koşullu satışlar olarak tanımlandıktan sonra, aynı yasa maddesinde bu tür satışlarda tüketicinin 7 günlük tecrübe ve muayene süresi sonuna kadar malı kabul veya hiçbir gerekçe göstermeden reddetmekte serbest olduğu vurgulanmıştır. Yasanın 9. maddesinde ise satıcının hazırladığı sözleşme, fatura veya tesellüm makbuzu ile birlikte, en az 12 punto siyah koyu harflerle yazılmış ve içeriği yasada açıklanan cayma belgesini vermeyi satıcıya yükümlülük olarak getirmiştir. Somut olayda satıcının davacıya cayma bildirim belgesini verdiği dosyadaki belgelerden anlaşılmaktadır. Burada üzerinde durulması gereken konu bu tür satışlarda yasanın 8/2. maddesinde kararlaştırılan cayma hakkının ne zaman başlayacağının netleştirilmesidir. Az yukarıda açıklandığı gibi satışın tecrübe ve muayene koşullu olduğu açık ve belirgin bulunduğuna göre, cayma süresinin, malın teslimi ile sözleşmenin aynı tarihte yapılması durumunda sözleşmenin düzenlendiği tarihten, malın tüketiciye teslimi sözleşmenin imzalandığı tarihten sonra ise, malın teslim tarihinden, mesafeli satışlarda malın tüketiciye ulaştığı tarihten, hizmet edimlerinde ise hizmet ediminin tüketiciye ifa edildiği anda işlemeye başlayacağının kabulü gerekir. ...nun 219-221. maddelerinde tecrübe ve muayene şartlı satım alıcının malı tecrübe ve malı muayene edip tasvip etmesi irade şartına bağlı olarak yapılan satım olarak tanımlanmıştır. 4077 sayılı Kanunun 8. maddesinde düzenlenen satışlar ise B.K. anlamında tecrübe ve muayene şartıyla satışlardan olup burada sözleşmeden dönme hiçbir objektif koşula bağlanmamış, tamamen tüketicinin iradesine bırakılmıştır. Sözleşmenin taraflarca imzalanması ile cayılıp cayılmayacağının bildirilmesi arasında süresinde sözleşme henüz hükümlerini doğurmaz. Sözleşmenin hükümleri bu aşamada askıda olup, tüketici bu süre içinde caymazsa sözleşme başladığından itibaren hükümlerini doğurur, cayması hâlinde başlangıcından itibaren hüküm doğurmaz. Taraflar arasında devre tatil satış sözleşmesi imzalanmakla birlikte davacı tüketici tatil hakkını kullanmamıştır. Davacı 9.1.2012 tarihinde davalıya gönderdiği ihtarla cayma hakkını kullanarak sözleşmenin feshini ve ödemelerinin iadesini talep ettiğinden cayma hakkının süresinde kullanıldığının kabulü gerekir. Mahkemece, davacının cayma hakkını süresinde kullanması nedeniyle sözleşmenin feshi ile yaptığı ödemelerinin tahsiline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.” gerekçesi ile hüküm oy çokluğu ile bozulmuştur."


3. Mesafeli Satış Sözleşmesi İfası ve Alınan Ürün veya Hizmetin Teslimi

 

Alıcının siparişi oluşturulup satıcı ya da sağlayıcıya ulaştığı tarihten itibaren Alıcıya verilen taahhüt içinde borçlarını ifa etmeleri gerekir. Sözleşmenin konusu bir malın teslimi ise bu durumda her halükarda bu süre 30 günü geçemeyecektir. Belirttiğimiz süreye uymayan satıcı ya da sağlayıcı borçlarına aykırı davranmış olurlar. TBK hükümlerine yollama yapacak olursak da borçlu, borca aykırılıktan dolayı sorumlu olacaktır. Alıcının sözleşmeyi feshetme imkanı doğar. TBK hükümlerinde alacaklı sözleşmeden dönme hakkını kullanıp menfi zararların karşılanmasını talep etmesine rağmen, mesafeli  satış sözleşmelerinde geleceğe etkili olmak üzere sözleşmeyi feshetme hakkını kendi inisiyatifine bağlı olarak bu hakkını kullanabilir.

 

Alıcının sözleşmeyi feshetme hakkını kullandıktan sonra satıcı ya da sağlayıcıya herhangi bir bedel ödenmemişse alıcının başka herhangi bir talebi olmaz. Fakat kendi borcunu ödemişse bu durumda fesih bildiriminin borçlulara ulaştığı tarihten 14 gün içinde teslimat masrafları da dahil olmak üzere alıcıdan tahsil edilen tüm ödemelerin kanuni faiz ve temerrüt faizine ilişkin hesaplamalar da yapılıp bu tutara eklenerek geri iade edilmesi zorunludur. alıcıyı borç altına sokan tüm kıymetli evrak ve benzeri belgeleri iade etmek zorundadır.

 

Sözleşme kurulmadan önce sözleşme konusu edimin imkansızlaştığı durumda yani başlangıçtaki imkansızlık olayların vuku bulduğu hususlarda TBK hükümleri gereğince sözleşme kesin hükümsüz hale gelir. Fakat sözleşme kurulduktan sonra meydana gelen imkansızlıkta borçlu kusurundan ötürü sözleşme konusu imkansız hale gelirse borç tazminata dönüşür, borçlu kusuru olmadan imkansızlaşırsa borç sona erer. Mesafeli satış sözleşmelerinde başlangıçtaki imkansızlıklarda sözleşme kesin olarak hükümsüz hale gelecektir. Sonradan gerçekleşen imkansızlıklarda satıcı ya da sağlayıcı bu durumu öğrenmesinden itibaren 3 gün içinde alıcıyı yazılı olarak durumu izah etmelidir. Teslimat masrafları ile alıcı tarafından kendilerine yapılan tüm ödemeleri bildirimi yapmalarından 14 günlük sürede iade etmek zorundalar. Talep edilen malın stokta bulunmaması durumunda malın teslimi imkansız hale gelmeyecektir. Satıcı veya sağlayıcının borcu devam edeceğinden  teslim edilecek malın temin edilmesi taraflarca  kararlaştırılan sürede temin edilmesi gerekmektedir.

 

13. Hukuk Dairesi  2016/11586 E.  ,  2018/8174 K."Mahkemece, davacının 7 günlük süre içinde cayma hakkını kullanarak malı davalıya iade ettiğini, davalının ise davacı tarafından usulüne uygun iade yapılmadığını, malın yaklaşık 10 gün sonra dükkanının önüne bırakıldığını, malda ayıp bulunmadığı için sözleşme bedelinin iade edilmediğini ileri sürdüğünü, davacı vekili mesafeli sözleşme kapsamında 7 günlük süre içerisinde sözleşmeden cayma hakkının kullanıldığı iddiasının haklılığını kanıtlar nitelikte davalının aksi yöndeki iddiasını kanıtlar nitelikte kesin ve inandırıcı delil sunamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dava dosyasının incelemesinde; davalının cevap dilekçesi vermediği, davalı vekilinin 03.06.2014 tarihli ön inceleme duruşmasında “davacı ile davalı arasında mesafeli sözleşme düzenlenmemiştir, ayrıca geri iade sözleşmesi de dava konusu edilen malda ayıp bulunmamaktadır, davacı tarafından davalıya teslim yapılmamıştır ancak dava konusu edilen mal davalının işyerinin kapısının önüne bırakılmıştır, davalı da malı alıp deposuna koymuştur, davalı malı davacıya teslime hazırdır, dava konusu ürün için davacı davalıya 7.887,12 TL ödemede bulunmuştur, ancak bu para davacıya iade edilmemiştir, çünkü malda ayıp yoktur” şeklinde beyanda bulunduğu, yine 5. celse 26.05.2015 tarihli duruşmada davalı asilin “Davacı şirketimi telefonla arayarak kauçuk hız kesici ve başlık siparişi verdi, ürün ertesi gün davacıya teslim edildi ve ürün bedeli tahsil edildi, ancak yaklaşık on gün sonra davacı ürünü kapı önüne bırakıp gitmiştir, bana iade fatura düzenlenmedi, üründe ayıp olmadığı için ben ürün bedelini davacıya iade etmedim. Ürün depomda bulunuyor” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmakla davalı ya da davalı vekilinin cayma hakkının süresinde yapılmadığına yönelik açık itirazının olmadığı görülmüştür. O halde mahkemece, davalı ya da davalı vekilinin açıkça cayma hakkının 7 günlük süre içinde yapılmadığı konusunda itirazı bulunmadığı değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ve yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir."

 

4. Malın Taşınması Sırasında Zarar Görmesi Halinde Meydana Gelen Zarardan Satıcı Sorumludur

 

Kural olarak taşınır eşyalarda zilyetlik teslimle alacaklıya geçmektedir. Mesafeli satım sözleşmesinin konusu bir hizmet veya mal teslimidir. Bir hizmetin ifası için teslimden bahsedilmeyeceğinden hasar da söz konusu olmayacaktır. Koşullar gerçekleşmişse hizmetin ayıplı olmasından kaynaklı olarak TKHK hükümlerine gidilerek kötü işlenen hizmet için birtakım sorumluluklar gündeme gelebilecektir. Fakat taraflarca kararlaştırılan malın alıcıya teslimi ile birlikte zilyetlik geçeceğinden ancak bu hususta bir hasardan söz edebiliriz. Edim konusu mal, ayıplı olduğu ya da telef olması söz konusu olmuşsa somut olayın koşullarına göre TKHK hükümleri olabileceği gibi hüküm bulunmayan ya da eksik bir husus olan olaylarda TBK hükümlerinde yer alan satış sözleşmesindeki ayıplı mala ilişkin düzenlemelere göre satıcının sorumluluğu belirlenebilecektir.

 

Kararlaştırılan mal, alıcıya bizzat, taşıyıcıya ya da alıcının belirleyeceği üçüncü bir kişiye teslim edilebilir. Yapılan teslimler sırasında mal tamamen telef oldu ya da birtakım hasarlara uğradı işte bu durumda satıcı tarafından bizzat alıcıya ya da alıcının belirlediği üçüncü kişiye mal teslim edilmeden önce hasar ve ziyana uğrarsa satıcı bu zarara katlanmak zorundadır. Fakat satıcı tarafından belirlenen taşıyıcıya yapılan teslimle birlikte zilyetlik alıcıya geçtiğinden vuku bulan zararlar karşısında satıcı sorumlu olmayacaktır. Eğer alıcı tarafından, satıcının belirlediği taşıyıcıya malın verilmesi kabul edilmemişse kendisinin seçeceği taşıyıcıya malın gönderilmesi talep edilmişse zilyetlik alıcıya geçmişçesine bir netice doğar ve bağımsız taşıcıya yapılan malın tesliminden sonra meydana gelen hasar ve kayıplarda satıcı sorumlu olmayacaktır.

 

TARAFLARIN BORÇ VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ NELERDİR ?

 

Mesafeli satış  sözleşmesinde iki taraf bulunmaktadır ve taraflar hem borçlu hem de alıcı vasfına haizdirler. Bu tarafların kendilerine yüklenen borç ve yükümlülükler şunlardır:


1)Satıcı ya da sağlayıcının borç ve  yükümlülükleri

 

Tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde her iki taraf hem borçlu hem de alacaklı vasfına haiz olduğundan haklar ve borçlar karşılıklı olarak değiş- tokuş içerisindedir. Mesafeli satım sözleşmesi de tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olmasından mütevellit, alıcı ve satıcı ya da sağlayıcı hem alacaklı hem de borçludur. Buna müteakip uygulamada çokça karıştırılan  borç ve yükümlülük kavramları arasında ince bir çizgi bulunmaktadır. Borç: Taraflardan birine ya da her ikisine birden taraflarca kararlaştırılan edimlerin ifası gerçekleştirilmediği kişinin borca aykırılıktan dolayı hukuken sorumluluğunun doğmasıdır. Yükümlülük ise: Sözleşmede ya da kanunda taraflara yüklenen belli başlı hususların yerine getirilmemesinden ötürü belirli haklardan kişinin yoksun tutulmasıdır. Herhangi bir sorumluluk söz konusu olmaz.

 

Mesafeli satım sözleşesinde satıcının en temel borcu, alıcıya teslim edilmesi gereken malın karar kılınan yer ve zamanda ifasını gerçekleştirme borcu iken sağlayıcının temel borcu ise yapılacak olan hizmetin doğru ve istenen kalitede zamanında ifanın sağlanması borcudur. Bu borçlara aykırılık sonucunda sağlayıcı ya da satıcı, TBK hükümlerinde bahsi geçen borca aykırılık ya da borçlu temerrüdünün şartları oluşmuşsa buna göre de sorumluluklarının belirlenmesinde bu hükümler kıyasen uygulanır.

 

Mesafeli satım sözleşmesinde satıcı ya da sağlayıcının yapmaları gereken yükümlülüklere gelecek olursak, alıcının cayma hakkını kullanması ile birlikte karşı tarafa yaptığı bildirimin kendilerine ulaşmalarından 14 gün içinde iade konusu malın teslimi neticesinde ödemiş olduğu teslim masrafları da dahil olmak suretiyle alıcıdan teslim edilen tüm ödemelerin geri iadesini sağlama yükümlülüğü altındalar. Yapılan geri ödemeler, alıcının talep  ettiği malı ne şekilde bir ödeme aracı ile bedel ödenişse aynı şekilde geri iade sağlanırken bu ödeme aracı kullanmak zorundalar. Tüm bunları gerçekleştirirken vuku bulacak masrafları alıcıdan hiçbir şekilde talep edemeceklerdir.

 

Satıcının kendisine malın iadesini sağlamak için belirleyeceği taşıyıcı ya da taşıyıcı belirlemeden alıcının bizzat kendisine iade edilmesini talep ettiği durumlarda meydana gelebilecek masraflara ilişkin olarak alıcı sorumlu tutulamayacaktır.

 

2)Alıcının borç ve  yükümlülükleri

 

Mesafeli satım sözleşmesinde satıcı ya da sağlayıcının borcu olduğu gibi alıcının da bu sözleşmeden doğan belli bazı borçları bulunmaktadır. Alıcının en temel borcu, satıcıdan talep ettiği malın parasal olarak bir karşılığını oluşturan karşı edim olarak bedel tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde olması kaçınılmazdır. Bu durumda alıcı da kendisine hukuka uygun olarak teslim edilen malın bedelini satıcıya ödemek zorundadır. Sağlayıcı tarafından kendisine sunulan hizmetin karşılığı da bir bedel olmasından kaynaklı olarak bu bedelin de ödemesi yapılmak zorundadır. Tüketicinin sözleşmede kararlaştırılan bedeli ödemediği durumda TBK hükümlerine göre borca aykırılıktan sorumluluğu doğacaktır. Bedel, Türk parası veya yabancı para ile kararlaştırılabilir.

Satıcı ya da sağlayıcı tarafından alıcıya malı bizzat kendilerinin iadesini alacağına dair bir teklif yapılmadığı müddetçe alıcının cayma hakkını kullanıp karşı tarafa bildirimi yöneltmesinden başlayacak olan 14 günlük süre zarfında kendisine teslim edilen malı satıcıya iade etme yükümlülüğü altındadır. Aksi takdirde cayma hakkını kullanmaktan vazgeçmiş sayılacağından kanunen kendisine verilen haktan yoksun kalır. Alıcı, cayma süresi içinde kendisine teslim edilen malı işleyişine, teknik özelliklerine ve kullanım talimatına uygun bir şekilde kullanmak zorundadır. Bu süre içinde mala gelen olumsuz değişiklikler ve bozulmalardan kaynaklı olarak sorumluluğu doğar.

 

UZAKTAN SÖZLEŞME  YAPARKEN KARŞILAŞABİLECEĞİMİZ TEMEL SORUNLARA HANGİ MEVZUTLAR UYGULANIR  VE ÇIKABİLECEK UYUŞMAZLIKLARIN TEMEL ÇÖZÜMLERİ NELERDİR ?

 

Taraflar arasında geçerli bir şekilde kurulan sözleşmenin ifası aşamasında ya da satıcı tarafından alıcıya kararlaştırılan edimin ifasından belli bir süre içinde de birtakım uyuşmazlıklar çıkabilmektedir. Sözleşmenin ifası aşamasında uyuşmazlık çıktığında öncelikle, irade serbestliği ilkesi çerçevesinde tarafların kararlaştırdıkları ya da taraflardan birinin tek başına belirleyip diğer tarafın kabul etmek durumunda kaldığı sözleşme hükümlerine göre sorunlar çözüme kavuşturulabilmektedir. Fakat bu sözleşme hükümlerinde yer alan emredici kurallara aykırılık ya da haksız şart niteliğinde olanlar geçersiz sayılacaktır.

 

Uyuşmazlıkların çözümü için yapılan sözleşme hükümlerinde cevap bulunmadığı zaman ilgili kanun hükümleri devreye girerek sorunlara cevap bulunur. Kurulacak olan sözleşme, kanunda düzenlenen bir sözleşme niteliğinde ise yani tipik sözleşmelerden olduğu zaman bu sözleşmeye ilişkin olarak yasal düzenlemeler uygulama alanına girer. Fakat atipik bir sözleşme bir sözleşme yapılmışsa bu durumda atipik sözleşmelerin tamamlanmasına ilişkin yöntemlere başvurulur ve somut olaylara göre TBK 'un yerine göre genel ya da özel hükümleri doğrudan ya da kıyasen uygulama alanı bulur. Ancak, mesafeli satım sözleşmelerinde bir taraf tüketici olur ise; tüm tüketici işlemlerinde olduğu gibi özel kanun vasfına haiz olan TKHK hükümleri öncelikli olarak uygulanacaktır. Dolayısı ile ister tipik ister atipik olsun, internet ortamında kurulacak olan sözleşmelere, kanunda sayılan emredici hükümlere aykırı olmamak ve sayılan diğer unsurlarda bir eksilik olmadığı yoksa öncelikle TKHK' nun mesafeli sözleşmelerine ilişkin hükümleri ve bundan çıkartılabilecek ilgili yönetmelik hükümleri uygulanacaktır. Ancak bu düzenlemelerde hüküm bulunmayan durumlarda TBK ve diğer kanun hükümleri uygulama alanı bulacaktır.

 

E- TİCARETTE KİŞİSEL VERLERİN KORUNURKEN HANGİ KİŞİSEL VERİLER İŞLENİR VE KORUNMA NASIL OLUR ?

 

E- Ticaret imkanlarından kolaylaca yararlanmak isteyen alıcıların, mesai saatlerine bağlı kalmadan 7/24 işlem imkanı tanıyan e- ticaret faaliyetinde bulunabilmek için, e- ticaret şirketi kurmak zorunludur. Bu şirketler, bir şahıs şirketi olabileceği gibi pek tabii bir sermaye şirketi olması da mümkündür. E- Ticaret şirketleri, faaliyetlerini çevrim içi şeklinde gerçekleştirdiğinden dolayı bunu İnternet sitesi ile yapmak daha kolay ve hızlı olduğundan müşteri memnuniyeti sağlamak adına da  zamanla herkesin daha etkin olduğu bir konuma yer edinmiştir. E- Ticaret siteleri, İnternet tabanlı bir mekanizma olup, e- ticaret şirketine ait olan ayrıca sitede görüntülenen ürünlerin ödeme altyapıları aracılığı ile satın alınma imkanı sağlamaktadır. E- Ticaret şirketleri, kendilerine ait olan bir ticaret ortamlarını kullanabilecekleri gibi aracı konumunda bulunan hizmet sağlayıcısının e- ticaret ortamını kullanmayı da tercih edebilmesinde herhangi bir engel yoktur. Bir ticaret sitesi üzerinden alışveriş yapmak isteyen alıcının, belli üyelik şartlarını taşımadan bunu aktif olarak kullanmak pek mümkün değildir. Öncelikle yapılması gerek şey, üyelik şartlarının sağlanıp ona göre hareket edilmesidir. Bazı İnternet siteleri üyeliği ararken bazı İnternet siteleri de üyelik şartına gerek duymadan alıcılardan birtakım bilgilerini girmelerini kendilerinden isteyebilmektedir. Bu kapsamda kullanıcılardan ad, soyad, adres, telefon, TC kimlik numaraları, ödeme bilgileri, ilgi alanları gibi bilgiler doğrudan alışveriş sırasında ya da site üzerinde üyelik oluşturma mekanizmalarında talep edilebilmektedir. Bunun için de bu veriler, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan kaynaklı olmasından mütevellit hukuken korunmasına ihtiyaç duyulmuştur.

 

Kişisel verilerin işlenmesi, 6563 sayılı Kanun’dan sonra yürürlüğe girmiş olan 24.03.2016 tarihli ve 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”) ile kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyulması gereken usul ve esaslar düzenlenmesi temel alınarak hukuk temeline de uygun  olacak yerini alır . KVKK’da kişisel verilerin işlenmesi sırasında veri sorumlularının uyması gereken ilkeler ortaya konulmaktadır. Bu kanunun buradaki uygulama amacına da kısaca bakmak gerekirse, kişisel verilerin işlenmesinde başta özel hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumak ve kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyacakları usul ve esasları düzenleyerek girilen bilgilerimizin gizli tutulmasını ve korunmasını esas almaktır. Kişisel veriler işlendikten sonra yapılacak haksız ve hukuka aykırı saldırılara karşı alıcıyı korumak amacıyla KVKK hükümlerinin yerinde kullanılması gerekir. 

 

KİŞİSEL VERİLERİN İHLAL EDİLEDİLMESİ KARŞISINDA BAŞVURABİLECEĞİMİZ TEMEL YAPTIRIMLAR ?

 

Hukuk düzeni tarafından korunan hak ve menfaatlerimize yönelik olarak gerçekleşen hukuka aykırı davranışların hukuken ya da cezai birtakım neticeleri olabilmektedir. Mesafeli satım sözleşmelerinde de vuku bulan ya da ileride olabilecek her türlü haksız saldırı def etmek için birtakım koruma yöntemleri düzenlenmiştir. Ayrıca gerçekleşen hukuka aykırı davranıştan kaynaklanan bir hak ihlali karşısında kanun birtakım yaptırımlar getirmiştir. Öncelikle kişisel veriler işlenirken temel olarak satıcı ya da sağlayıcının uyması gereken belirli ilkeler bulunmaktadır. Bunlar şöyledir:


1)Hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olma.


2)Doğru ve gerektiğinde güncel olma.


3)Belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenme

.
4)İşlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma.


5)İlgili mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilme.

 

Bunlar esas alınırken veriler işlendiği takdirde hukuk düzeni tarafından koruma yöntemleri içinde yerini alır. Bu veriler işlenirken de en temel olan şey kişisel verisi işletilenin mesafeli satım sözleşmesinde alıcının açık rızası alınmadan hiçbir şekilde verilerin işlenmesinin hukuka uygunluğundan da bahsedilemeyecektir. Burada en önemli görev veri sorumlusu olan satıcı ya da sağlayıcıya düşmektedir. Veri sorumluları ya da yetkilendirdiği kişilerin, alıcı aydınlatması ve olası durumlar karşısında neler olabileceği hakkında ayrıntılı bilgilendirme yapmak zorundalar.
Alıcı, veri sorumlusuna her zaman başvurarak kendisi ile alakalı öğrenmek istediği konuları serbeste sorabilecektir.


1) Kişisel veri işlenip işlenmediğini öğrenme,


2) Kişisel verileri işlenmişse buna ilişkin bilgi talep etme,


3) Kişisel verilerin işlenme amacını ve bunların amacına uygun kullanılıp
kullanılmadığını öğrenme,


4) Yurt içinde veya yurt dışında kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişileri bilme,


5) Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesini isteme.


6) kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesini isteme,


7) 4 ve 5 bentleri uyarınca yapılan işlemlerin, kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü
kişilere bildirilmesini isteme,


8) İşlenen verilerin münhasıran otomatik sistemler vasıtasıyla analiz edilmesi suretiyle
kişinin kendisi aleyhine bir sonucun ortaya çıkmasına itiraz etme,


9) Kişisel verilerin kanuna aykırı olarak işlenmesi sebebiyle zarara uğraması hâlinde
zararın giderilmesini talep etme, haklarına sahiptir.

 

Kanunen korunan bu gibi hakların üçüncü kişiler tarafından ihlal edildiği durumlarda verilen yaptırımlar şu şekildedir:


1)Kişisel verilerin ihlali TCK na göre suç teşkil edebilir. Suçlar ve cezalar ancak kanunla düzenlenebildiğinden birtakım ihlallerin gerçekleştirilmesiyle, kişisel verilere ilişkin suçlar bakımından 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 135 ila 140 ıncı madde hükümleri uygulama alanı bulabilir.

 

2)KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI KANUNU çerçevesinde madde 18 kapsamında değerlendirmek gerekirsek; Kişisel Verirlerin Korunması Kanununun ilgili maddelerine göre ihlal sonuçları:


a) KVKK 10 uncu maddesinde öngörülen aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmeyenler hakkında 5.000 Türk lirasından 100.000 Türk lirasına kadar,


b) KVKK 12 nci maddesinde öngörülen veri güvenliğine ilişkin yükümlülükleri yerine getirmeyenler hakkında 15.000 Türk lirasından 1.000.000 Türk lirasına kadar,


c) KVKK 15 inci maddesi uyarınca Kurul tarafından verilen kararları yerine getirmeyenler hakkında 25.000 Türk lirasından 1.000.000 Türk lirasına kadar,


d) KVKK 16 ncı maddesinde öngörülen Veri Sorumluları Siciline kayıt ve bildirim yükümlülüğüne aykırı hareket edenler hakkında 20.000 Türk lirasından 1.000.000 Türk lirasına kadar, idari para cezası verilir.


Burada  öngörülen idari para cezaları veri sorumlusu olan gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişileri hakkında uygulanır.


GÖREVLİ MAHKEME HANGİSİDİR ?

 

Görev, taraflar arasında çıkan hukuki uyuşmazlığın hangi tür mahkemede çözüleceğine ilişkin bir husustur. Göreve ilişkin konular, kamu düzeninden sayıldığından hakim tarafından göreve ilişkin herhangi bir sorun çıktığında kendiliğinden görevsizlik kararı verebileceği gibi taraflar da göreve ilişkin itirazlarını davanın her aşamasında ileri sürebilir. Mesafeli satım sözleşmeleri denilince akla ilk önce ticari bir ilişki kurulması hasebiyle görevli mahkemenin ticaret mahkemeleri ya da duruma göre genel görevli mahkememiz olan asliye hukuk mahkemeleri gelse de buradaki hukuki ilişki bir tarafın ticari ve mesleki faaliyet sürdürmediği ve kar amacı gütmediğinin açık ve net olaması durumunda olayın tarafı tüketici olması ihtimaliyle  uyuşmazlıkları çözen mahkeme, Tüketici Mahkemeleri olmaktadır. Tüketicinin mahkemelerinin olmadığı yargı çevresinde genel mahkemeler olan Asliye Hukuk Mahkemeleri ya da somut olayın tarafları ticari ve mesleki amaçlarla faaliyetini gerçekleştiren ve kar elde etme saiki ile işlemlerini yapması söz konusu olabilir ya da her iki taraf kamu tüzel kişisi olup onlar da tacir gibi faaliyetlerini yapabilirler iş bu olaylarda Ticaret Mahkemesi sıfatıyla sorunları çözer. Fakat bunun dışındaki olaylarda taraflardan birinin tüketici olması ile birlikte tüketici mahkemesi görevlidir.Tüketici ile satıcı arasında ki sözleşme değeri 11 bin 330 liranın altında ise tüketici hakem heyetlerine başvuru yapılması zorunludur. Tüketici hakem heyetlerine yapılacak başvurularda;

- Büyükşehir statüsünde olan illerde değeri 7 bin 550 liranın altında bulunan uyuşmazlıklarda ilçe tüketici hakem heyetleri,
- Büyükşehir statüsünde olan illerde değeri 7 bin 550 ile 11 bin 330  lira arasındaki uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetleri,
- Büyükşehir statüsünde olmayan illerin merkezlerinde ve bağlı ilçelerde değeri 11 bin 330 liranın altında bulunan uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetleri görevli olacak.

 

YETKİLİ MAHKEME HANGİSİDİR ?

 

Yetki, bir uyuşmazlık konusuna hangi yargı çevresindeki neredeki mahkemenin bakacağı ile ilgili bir meseledir. Genel ve özel yetkili mahkeme olmak üzere iki ana başlığa ayrılmaktadır. HMK' ya  göre genel yetkili mahkeme davalı kişinin dava açılırken yerleşim yeri mahkemesidir. Özel Yetki ise kanunda açıkça belirtilen yerde davanın açılması zorunludur.  Mesafeli satım sözleşmesinin konusu temelde bir malın edimini gerçekleştirme ve bunun karşılığını oluşturan bir bedel ödeme olmasından ötürü  iş bu sözleşmenin uygulanmasından doğan her türlü şikayet ve itirazlar, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nca her yılın Aralık ayında belirlenen parasal değerler sınırlarına göre alıcının ikametgahının bulunduğu yer veya malın satın alındığı yerdeki Tüketici Sorunları Hakem Heyetine yapılır. 

 

Sayın okur, okuduğunuz metin içeriği tamamen Mete Hukuk ve Danışmanlık Bürosuna ait olup, rızamız alınmadan kullanılması halinde, kullanan hakkında yasal hükümler uygulanacaktır.